Carl Friedrich’i okuyunca bu konuda beni çok aşan ve çok önemli bazı şeylerin olduğunu anladım. Yani hem Friedrich, hem konu çok önemliydi. Carl Friedrich Alman asıllı olması nedeniyle hem kıta Avrupası’nın kültürünü hem de Amerikan siyasal bilimini biliyor ve her ikisini de birleştirebiliyordu. Sanıyorum ki, anayasalcılığı Friedrich kadar bilen bir bilim adamı zor bulunur. O tarihlerde ileride hiç olmazsa Friedrich’in bir yapıtını Türkçeye çevirmeye karar verdim. Sonunda, büyük bir gecikmeyle de olsa, bu çeviriyi gerçekleştirebildiğim için mutluyum.
Gönül isterdi ki, Carl Friedrich’in bu konudaki daha uzun bir çalışması olan Constitutional Government and Democracy adlı yapıtını çevirebilseydim. Friedrich bu kısa çalışmasında da politika ile ilgili birçok önemli düşüncesinin bir sentezini bize sunmaktadır. Yazar siyasal sistemlerle ilgili derin bilgisini ve demokratik değerlere olan sarsılmaz inancını ve bağlılığını birleştirerek “anayasacılığın”, bir başka deyişle, “sınırlı devlet”in anlamını bu yapıtta açıklamaktadır.
İyice kavranması gereken ve Friedrich’in de anlatmak istediği “anayasa” sözcüğünün biri hukuksal öbürü de siyasal olmak üzere iki anlamının olduğudur. Yani anayasa sadece bir devletin hukuksal statüsü olmayıp, devlet içinde iktidarı ve toplum içinde de devlet iktidarını sınırlayan bir belgedir. Bir başka deyişle, anayasal devleti anayasalı devletten ayırmak gerekir. Her devletin anayasası vardır; ama her devlet anayasal bir devlet olmayabilir. Gerçekleşmesi zor olan anayasal devlettir. Ayrıca, anayasal devleti gerçekleştirmek sadece bir anayasaya sahip olmakla mümkün olmayabilir. Hatta hiç anayasası olmamasına rağmen (yazılı anayasası yok demek istiyorum) İngiltere kuşkusuz anayasal bir devlettir. Yine azgelişmiş ülkelerin hemen hepsinin anayasası olmasına karşın çoğu anayasal devlet değildir.
Anayasacılık konusunda söylemek istediğim bir şey de bu olgunun Batı’da ortaya çıkmış olduğudur. Doğulu toplumlarda anayasacılık yanı devletin iktidarını sınırlayan, kişi haklarını güvenceye alan bir belge olarak anayasanın anlaşılması Batı’nın etkisiyle olmuştur. 1789 Fransız İnsan ve Vatandaş Hakları Bildirisi’nin 16. maddesindeki, “insan haklarının sağlanmadığı ve kuvvetler ayrılığının belirlenmediği toplumlar asla anayasaya sahip değildirler” ilkesi anayasacılığın ne olduğunu açıklıkla belirtmektedir. İşte bu anlamda anayasacılık Batı’da çıkmış bir kavramdır. Ancak şurası önemle ve ısrarla vurgulanmalıdır ki, anayasacılık veya insan hakları Batı’dan kaynaklandı diye diğer ülkelerde bunlar geçerli olamaz veya olmamalıdır sonucuna varılamaz. Çağımızda uygar olmanın koşulu anayasal devlet olmaktır.
Devlet iktidarı kurumsallaştığında, hukuksal bir çerçeveye alındığında ve bu yolla sınırlandığında anayasal devlet söz konusudur. Bundan böyle devlet iktidarını kullananlar emretme yetkilerini anayasadan alırlar ve kendi koymuş oldukları kurallara bağlı olurlar. Anayasa yasaların ve yönetsel düzenleyici işlemlerin yapılmasına ilişkin temel kuralları içerir. Anayasanın öngördüğü biçimde yapılan bu hukuksal işlemler herkesi bağlar. Böyle bir devlet keyfi bir biçimde yönetilmeyen bir devlet yani “hukuk devleti”dir.
Carl Friedrich’in “Sınırlı Devlet”i okunurken bu yapıtın 1974 yılında yayımlandığı unutulmamalıdır. Yazar bu kitabını 1990’larda yazsa idi, kuskusuz komünizme ve Sovyetler Birliği’ne bu denli geniş bir yer vermezdi veya verse bile bu farklı bir açıdan olurdu. İşin aslında şu an Sovyetler Birliği de yok. Hatta bazı yazarlar bunun “tarihin sonu” olarak nitelemektedirler. Ama “tarihin sonu” Friedrich’in savunduğu liberal görüş ve bunun sonunda ortaya çıkan anayasal devletin kazanmasıyla gerçekleşmiştir.
Birkaç söz de çeviri üzerine söylemek isterim: Kuşkusuz çeviri yapmak zordur. Bazen çeviri telif yapıttan bile güç gerçekleştirilebiliyor. Ancak Carl Friedrich’i çevirmek diğer yazarları çevirmekten daha zor. Ne derece başarılı olabildim bilemiyorum. Bu konunun takdiri okuyucuların olacaktır.
Çeviride metnin aslına sadık kalırsanız çirkin; ama doğru bir çeviri ortaya çıkıyor. Çevirim güzel olsun derseniz; bu kez de aslına sadık olmayan, yeni bir metin ortaya çıkarıyorsunuz. Ama bu kez çeviri daha güzel oluyor. Ben bu çeviride ikisinin ortasında kalmaya çalıştım. Zaman zaman çok zorlandığım yerler oldu. Hatta kanımca bu yerler Türkçeye aktarılamaz da. Ancak İngilizce bilenler anlayabilir. Bu yerlerin çevirisinin güzel olduğu iddia edilemez.
Çeviride bir hususta kişinin dile karşı olan yeteneği ve çevirdiği dili iyi bilmesi. Yetenek çalışmayla geliştirilebiliyor; ama çalışma her şeyi de çözümlemiyor. Yani ne denli yetenekli ise kişi çeviri de o kadar güzel ve doğru oluyor.
“Sınırlı Devlet” adlı yapıtın Türk okuyucusuna ilginç gelmesini umuyorum. Konu ülkemiz açısından önemli ve üzerinde çokça düşünülmesi gereken yönleri var. Sınırlı devletin gerçekleştirilmesinde bu yapıtın yararlı olmasını dilerim.
Mehmet Turhan
Dizisi: Siyaset Bilimi Dizisi
Türü: Siyaset Sosyoloji
Cilt Bilgisi: Amerikan cilt
Kağıt Bilgisi: 1. hamur
Basım Tarihi: Eylül 1999
Sayfa Sayısı: 238
Kitap Boyutları: 13,5x19,5 cm
ISBN No: 978-975-520-163-4
Barkod No: 9789755201634
Etiket Fiyatı: 39.- TL
e-kitap Fiyatı: 15.- TL
0 Yorumlar